İthal Hayvancılık
Burdur İli Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği (DSYB) Başkanı Kamil Özcan canlı hayvan ve et ithalatı konusunda açıklamalarda bulundu. Hayvan ithalatı hakkında çarpıcı açıklamalar yapan Özcan “üreticilerimiz ithal hayvan ve et ile terbiye edilmemelidir. Hayvancılık politikasında, kaş yaparken göz çıkarılmamalıdır” dedi.
Konuşmasında et, süt ve yem fiyatlarındaki dengesizliklere de değinen Özcan şöyle devam etti: Yerli otomobil, yerli uçak gibi Ülkemiz için hayal gibi görünen ve bir o kadar da önemli konuların konuşulduğu günler yaşıyoruz. Ne mutlu ülkemiz için ki, dışa bağımlılıktan bıkılmış, her alan ve sektörde ‘Kendine yetebilen Türkiye’ özlemi yeniden alevlenmiştir. Türkiye’nin büyük işadamları kolları sıvamış, yerli otomobil projeleri üretmekteler. Devlet büyükleri “ baba yiğit” diye bahsetmekte yerli otomobili üretecek olan yatırımcı için. Fakat bu madalyonun bir yüzünü oluşturmaktadır. Madalyonun diğer yüzü maalesef farklı bir durumdadır.
Madalyonun diğer yüzünde ise gerçek “baba yiğitler” üreticilerimiz, köylülerimiz sürekli spekülatif açıklar sebep gösterilerek ithal çözümlerle terbiyeye tabi tutulmuş durumdalar. Bir taraftan et ve süt piyasasındaki maliyet-fiyat dengesizlikleri, diğer taraftan sürekli artan yem ve yem katkı maddeleri fiyatları. Bunun gibi birçok etkenle birlikte, üreticimiz zor durumdadır. Bir yandan yarının ne getireceğini bilemeyen ve diğer yandan; yem firmalarına birikmiş borçları nedeniyle, gebe düvesini düşük fiyatlara satmak zorunda kalan bir üretici profilimiz oluşmuştur.
Et-süt fiyatları konusunda, “Fiyatların dengeli seyri ve fırsatçılığın engellenmesi” gibi, doğru amaçlar için alınan “İthalat ile dengeleme” kararları, çok hassas yönetilmesi gereken konudur. Bakınız Kurban Bayramı öncesi yine aynı senaryo ortaya çıktı. “Türkiye kurban ihtiyacını karşılayamaz” denildi ve ithal kurbanlıklar ülkeye girdi. Kurban bayramında satılmak için bakılan, beslenen yerli hayvanlar değerinden ucuza satıldı veya elde kaldı. Bu konuda kazanan ve kaybeden iyi ayırt edilmelidir. En önemlisi, Türkiye hayvancılığı tahrip edilmemelidir. Sektörün küçük bir tökezleme seyri, tamiri uzun zaman alan ve ülkeye pahalıya mal olan sonuçlar doğurur. Kaş yapayım derken göz çıkarılmamalıdır. Yapılan iyi çalışmalarda var elbette. Örneğin et fiyatlarındaki KDV oranının düşürülmesi gibi. Bu KDV indirimi ile et tüketimi ve satışı artacaktır. Hükümetimizi bu çalışmasından dolayı tebrik etmek istiyorum. Fakat aynı hassasiyeti yem fiyatlarında da görmek isteriz. Yemdeki KDV oranının düşürülmesi yetiştiricimizin yemi daha uygun fiyata almasını sağlayacaktır. Böylelikle Dünya yem-süt fiyat dengesine biraz daha yaklaşılacaktır.
Nüfusu ve tüketimi bu kadar çok olan bir ülkede, temel ihtiyaçların ithal edilmesi, üretmeden tüketen, dışa bağımlı ve sömürülmeye hazır bir ülke olmamıza sebep olacaktır. Bu gün şunun iyi farkına varılmalıdır; yerli araba üreten de, hayvancılık yaparak et ve süt ihtiyacımızı gideren de “babayiğit” tir. Bir tarafta inanılmaz teşvikler ve destek varken diğer tarafta dengesizlikler ve kötü koşullar olmamalıdır. İthalat kısa vadeli çözümdür; hatta çözüm bile değildir. Üreticimiz desteklenmeli. İhtiyaç duyulan et, ‘Büyük ve küçükbaş hayvancılık özendirilerek’ karşılanmalıdır. Bu noktada, konuyu gayet iyi özetleyen Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözü ile bitirmek istiyorum. “Bu ülkenin ekseriyeti çiftçi ve çobandır. O halde tarım ve hayvancılığa önem vermek, milli bir mesele kabul edilmelidir”.